23 Ağustos 2013 Cuma

Gâvur ve de ulusalcı

İzmir söz konusu olunca siyasi tanımlamalarda garip bir durum var. İktidara ve de muhafazakâr külliyata soracak olursanız İzmir 'gâvur' bir memleket. Meşrebi karışık, dini bütün hiç değil, hatta bir de şehir sakinleri (özellikle de bazı semtlerde yaşayanlar) geceleri köpekleriyle yatıyorlar.

Muhalefete, özellikle de sol liberal muhalefete soracak olursanız da İzmir 'ulusalcı' bir kent: Seçim konvoyu taşlayacak kadar Kürt düşman. Açıktan savaş yanlısı değil belki ama barış ve çözüm yanlısı hiç değil. Hatta bir de şehir sakinleri (özellikle bazıları değil her sınıftan, her katmandan, her kesimden olanları) her önemli gündemde evlerine, balkonlarına, işyerlerine bayrak asıyorlar. Böylesine gâvur ve de ulusalcı bir şehir İzmir.

Ama bir yandan da kime sorarsanız aynı cevabı alırsınız: İzmir 'çok rahat' bir şehirdir. Buna göre Ankara'nın devletlû soğukluğu ve disiplini, İstanbul'un sonradan görme halleri ve karmaşası yoktur İzmir’de. Herkes gönlüne göre yaşar gider. Koca bir çanakta toplanmış üç milyona yakın nüfusuyla bu devasa şehir, hani neredeyse kendi yağında kavrulup giden bir Ege sahil kasabasıdır. Hafif meşreptir, rakıcıdır, çalgıyı, çengiyi çok sever ama esas olarak kimse kimseye karışmaz. Velhasıl liberal bir şehirdir İzmir. Rahatın politik karşılığı liberaldir diye.

Türkiye’de son 10 yılda yaşanan siyasi yeniden yapılanma ise İzmir'i hem gâvur, hem ulusalcı, hem laik, hem liberal hem de ırkçı yaptı. Bir araya gelmesi mümkün olmayan tanımlamalar farklı kesimler tarafından İzmir'i anlatmak için kullanıldı ve halen de kullanılıyor. Yani nereden bakarsak bakalım İzmir aynı anda hem azize hem de fahişe olabilecek kadar kafa karışıklığına yol açmış durumda.